“Başkalarının yaşamını yaşamayın, istediğiniz, inandığınız yaşamını kurun. Yaşam sonsuz değil”
Steve Jobs ile aynı zamanda yaşamak bir şans idi.
56 yaşında Steve Jobs yaşama veda etti. Bu cümleyi Stanford Üniversitesi mezuniyet töreninde söyledi yıllar önce.
Apple’ı kuran kişi. Siz onu ipod, iphone ve ipad ile biliyorsunuz. Ben ise 1984 yılında ODTU’de Business Strategy dersinde rahmetli Muhan Soysal hocamızın “have you heard the mouse?” sorusuyla tanıştım.
Macintoshdan önce mouse yoktu. Sadece keyboard ile ekranla kominike etmeye çalışırdınız. Mac iletişim sistemi, Microsoft ve IBM’in halka indiremediği teknolojiyi milyonlara sevdirdi. BASIC, Fortran, PL1, Cobol…..bunlar ile bilgisayar ile konuşmaya çalışırdınız. “4th generation language” beklentisi vardı.
Kara kutu gibi tasarlanmış computerlerdan, yeşilden başka rengi olmayan ekranlardan kurtardı bizi.
Itunes koskoca bir endüstriyi değiştirdi. Aslında hem müzik hem film endustrisini değiştirdi. Pixar ile Toys Story başta olmak üzere inanılmaz filmlere imza attı.
Parmaklarımızla teknolojiye hükmetmeyi öğretti. Hangi yaşta olursa olsun bir bebeğe Ipad verin ve seyredin neler yapıyor o küçücük insan yavrusu.
Tek kişi, sadece tek biri kişi teknoloji ile sokakdaki insanı, hepimizi barıştırdı. Herkesi teknolojiyi sever hale getirdi.
Apple web site’a gidin ve iphone 4S deki Siri software’ini görün dinleyin. Dünya bir daha aynı olmayacak ve biz hala aslında anlamadık tam olarak….
Apple closed sistem yönettiği için suçlanır. Ama 500.000 app var sistemde. Her şey için….ne kadar closed????
“Siri” software’den sonra “icloud” ile dünya yine değişecek. Önümüzdeki aylarda bu ikisinin yaşamımızı nasıl değiştireceğini yaşayacağız.
Doğumdan sonra evlatlık verilen, üniversiteyi bitirmeyen, farklı işlerde calışan, kaprisli, inandığını yapan, sanat ile bilimi birleştiren bir insan.
56 yaşında çok erken gitti aramızdan. Yaşam hiç birimiz için sonsuz değil. 56 veya 96, hepimiz yaşama gözlerimizi kapayacağız. Arkamızdan; “iyi bir insandı” dışında ne bırakacağımızı fazla da düşünmeden yaşıyoruz.
Çoğumuz sıradan insanlar olduğumuzu düşünüyoruz. Fark yaratamayacağımıza inanıyoruz. O zaman da fark yaratamıyoruz ve sıradan oluyoruz.
“Başkalarının yaşamını yaşamayın, istediğiniz, inandığınız yaşamını kurun. Yaşam sonsuz değil” diyen Steve Jobs’dan öğreneceğimiz ipad, iphone yapmak değil, ne istediğimizi, neden zevk aldığımızı keşfedip, zevk alıp yapmak istediğimiz şeyler için çalışmak ve yaratmakdan zevk alacağımızı öğrenmek.
Mozart olamayabiliriz. Nazim Hikmet olmak çok uzak olabilir. Ama hepimizin içinde Steve Jobs’lar var ve biz onu sıradan, standart bir yaşam sürmek, risk almamak için susturuyoruz.
Biz de, dünya da o zaman daha iyi olmuyor. Sıradanlık sadece sıradanlık getiriyor.
Death is the only real change agent of life demişti Steve. Hepimiz gideceğimize göre buralardan, kendimize sıradan, fark yaratmayan, dümdüz yaşamlar mı vereceğiz yoksa ölürken yatağımızda yüzümüzde gurur ve mutluluk dolu bir gülümseme mi olacak?
Karar bizlerin, sizlerin.
Hepinize sevgiyle; “yüreklerinizin sesini dinleyin. İstediğiniz şeyleri yapabilecek gücünüz var. Yeter ki kendinize inanın” diye sesleniyorum.
Steve Jobs ile aynı zamanda yaşamak bir şans idi. Einstein’i yakalamadık ama Steve’i dinledik, görduk, ürünlerini kullandık. Şanslıyız.
Tanrının, ailelerimizin ve doğanın verdiği yetenekleri öne çıkarırsak bizler de etrafımızdakileri şanslı yapabiliriz.
Sevgiyle, sağlıkla kalın.