Nakit, bankalar açısından çok kritik bir konu. “Mevduat toplamak ve kredi vermek işimizin temeli nihayetinde” diyor Garanti Ödeme Sistemleri’nin eş başkanı Mehmet Sezgin, “ Ama ikisi arasında bir denge olması için daha fazla insanın parasını bankaya getirmesi ve dolaşımdaki nakdin azalması gerekiyor. İşin özü bu. Yoksa her seferinde yurtdışından kredi almak zorunda kalırız.”
Bankacılık sistemi, çok uzun bir süre nakit kullanımını banka kartına yatırım ve reklam yaparak azaltmaya çalıştı. KOBİ’leri, asgari ücretin üzerindeki maaşları da bankaya yatırmaya ikna etmek için sayısız ziyaret yaptılar. Ama işlem sayısı 20 kat artmasına rağmen 80 milyonluk banka kartı havuzunun toplam harcamalardaki payı yüzde 0,5’ten ancak yüzde 5’e çıktı. Bugün banka kartları, hala çoğu insanın algısında ATM’den nakit çekilen bir plastikten başka birşey değil. “Bu işin çözümü mobil olacak gibi” diyor Sezgin, “Türk bankacılığı ön ödemeli karta geçiş yapmalı, biz buna çalışıyoruz.”
Ön ödemeli kart ise operatörlerin en iyi bildiği iş. Kontör alışverişi nedeniyle müşterilerinin bayilerine kadar gelip yükleme yaptığı, sürekli bir nakit ilişkisine sahipler. “Bankacılık sistemi, bu hizmetten yararlanabilecek insanların sadece yüzde 60’ına erişebiliyor” diyor Turkcell’den Cenk Bayrakdar,” geri kalan yüzde 40’ın ise ne bir kredi kartı ne de banka kartı var. Ama sistem dışında kalanlar her ay en az bir kere operatörlerin dükkanlarına geliyor.” Bu teori, Turkcell’in Cep-T Para platformunda ( Garanti Bankası Cep- T Paracard ve Akbank Cep-T Neo) dahil olduğu sistemde gayet iyi işledi. Ön ödemeli kartla cep telefonunun eşleştirilmesi mantığına dayanan sistemde bugüne kadar 471 bin kişi katıldı ve 15 ay içinde 50 milyon lira yükledi. Bayrakdar, “Bugün bütün bankaların ön ödemeli kartlarını toplasanız 100 bin etmez “ diyor.
Çoğunluğunu bankaların kredi kartı vermediği gençlerin oluşturduğu bu kullanıcıların büyük kısmı, kartlarına parayı Turkcell bayilerinden yükledi. Bu, Turkcell için her açıdan fazlasıyla karlı bir alışveriş- ön ödemeli kartlar 5 liraya satılıyor; 25 liralık alışverişlerde aynı miktarda verilen bedava konuşma dakikalarını ise bankalar karşılıyor. Turkcell Cep-T Para platformunu, geçen ay duyurduğu “Cüzdan” uygulamasının içine aldı ( Turkcell’in mobil finans alanındaki tüm servisleri Cüzdan çatısı altında toplanacak). Böylece artık cep telefonları üzerinden de ön ödemeli kartlarla alışveriş imkanı doğdu. Bu, yine Garanti ve Akbank üzerinde çalışsa da kredi kartını bypass eden bir gelişme.
Alternatif ödeme işinde “Turkcell’in tersine, ‘izleme’ konumuyla yetinen Vodafone, bankacılık sistemi dışındaki 17 milyon insana bankalar dışındaki bir yolla, PTT üzerinden ulaşmaya çalışıyor. Bugüne kadar 290 milyon adetlik parasal işlem gerçekleştiren PTT ile işbirliğine giden şirket, çıkardığı ön ödemeli kartla PTT hizmetlerinin mobil olarak yapılmasına olarak yapılmasına olanak sağlıyor.
Avea ise bugüne kadar odağı NFC ( yakın alan iletişimi ) teknolojisine dayalı temassız işlemlere yöneltmişti ( Garanti Bankası ile çalışıyor). Cep telefonunun POS cihazına gösterilerek ödeme yapılmasını sağlayan sistemin, araştırma şirketi Juniper’ın verilerine göre 2015 yılında 74 milyar dolarlık hacme ulaşacağı hesaplanıyor. Özellikle toplu taşıma bu işin büyük balığı… Şu anda belediyeler, toplu taşımadaki ödemelerde bu teknolojinin kullanılmasına yönelik çalışmalar yapıyor.
Ancak Avea, Kadir Boysan’ın “çok yakın” demekle yetindiği bir zamanda kendi mobil cüzdan hizmetini sunacak. “ AveaCüzdan” adını verdikleri servis; cep telefonu üzerinden alışveriş, sadakat programlarıyla sunulan indirim ve kuponlardan anında bilgilenme ve mobil ticaret işlemleri yapabilmeye imkan tanıyacak.
Şimdilik kimse Türkiye alternatif ödeme sistemleri pazarının gelecekte neye benzeyeceğini bilmiyor. Operatörler ve bankalar arasındaki egemenlik savaşı nasıl şekillenecek; operatörler bankaya mı dönüşecek; küçük girişimler İnternet’in yeni finans kuruluşları mı olacak… Bu soruların cevabı, Merkez Bankası’nın üzerinde çalıştığı yeni tasarıyla netleşecek gibi görünüyor. Tasarı üzerindeki son çalıştayı geçen ay Abant’ta yapan kurum, iki ana başlık üzerinde duruyor. Bunlarda ilki, bu alanda faaliyet gösteren şirketlerin lisanslaması. İkinci başlık ise tüm oyunun rengini değiştirecek konu: E- para çıkarma lisansı. Yani facebook’un Credit’i gibi parasını çıkarmak isteyenlere izin verilip verilmeyeceği…
Aslında teorik olarak Turkcell kontörlerle, Sodexho gibi şirketler yemek çekleriyle kendi iş alanlarında bunu yapıyor. Hatta yemek çekleri bugün birçok markette para yerine kullanılıyor. Ama bu yasal değil. Zaten bankalar cephesi de buna şiddetle karşı çıkıyor. “Biz olmasını istemiyoruz. Bu ciddi sonuçlara yol açabilir” diyor BKM’den Soner Canko ve ekliyor: “ Finansal her şey bankalar tarafından yapılmalı. Çünkü 15 kişilik ekiplerle bu iş olmaz. Hayat bu kadar kolay değil.”
Mehmet Sezgin de aynı görüşte. “Operatörler, uzun süre bu fikirden korktu” diyor. Bankacılığın yaşadığı krizleri hatırlatan Sezgin, “ Bu bir odak işi” diyor, Bankacılık onların işi değil olamaz da. Regülatörler de operatörlere bu izni vermez, veremez.”
Turkcell ise kendisine yakıştırılan bu algıdan pek hoşnut değil. CEO Süreyya Ciliv, Turkcell Cüzdan tanıtımında bu minvalde gelen bir soruya, “kesinlikle hayır” dedi. Cenk Bayrakdar ise yanlış algıdan imtina ettiklerini söylüyor. “Biz” diyor, “bankaların alternatif ödeme kanalı gibi davranmaya çalışıyoruz.”
Aslında Turkcell finansal servislerin toplam gelirleri içinde çok büyük bir pay alacağına inanmıyor. Bayrakdar, “Cüzdan konsepti içinde finansal servisler, mobil pazarlama ile birlikte anlamlı bir gelir kalemi yaratabilir ancak” diyor. Yine de lisanlar dağıtıldığında, bu lisansı alan operatörler tam anlamıyla bir ödeme şirketi haline gelecek- bunu istemeseler bile.
Yeni nesil alternatif ödeme şirketleriyse kendi paralarının olması fikrinden pek uzak değiller. Mikro Ödeme’nin kurucusu Alper Akcan, “Bankalar bu işin hakimi olmak istiyor. Ama öyle olmayacak” diyor ve ekliyor: “ İnternet’in banka dışı finans şirketleri bu lisanslarla yasal hale gelecek. Ve operatörler yanaşmasa bile birtakım markalar kendi paralarını çıkarabilecek. “ Tabii her şey lisansın içeriğine bağlı. Merkez bankası bu konuda FORBES’un sorularına yanıt vermedi. Ancak PayU’dan Emre Güzel, “ büyük ihtimalle” diyor, “tasarı, alternatif ödeme sunan şirketlerin bankalarla çalışmasını zorunlu hale getirecek.”
Fakat bu tasarının içeriği ne olursa olsun, Lidyalılar’ın parayı kullanmaya başladığı beş bin yıl öncesine doğru koşar adımlarla gidiyoruz. Oysa kağıt ve hurdadan yapılan bozuk paradan çok memnunduk. Ne de olsa ikisi de değer saklamaya yarıyor. Daha da ilginci, göremediğimiz parayla da bir sorunumuz yok. Bugünün elektronik parası, işverenden hesabımıza, oradan da alışveriş yaptığımız mağazanınkine hiçbir şekilde cisimleşmeden hareket edebiliyor. Ekonomistlerin para arzı dedikleri şeyi, şu anda büyük ölçüde bu sanal para oluşturuyor. Bugünün paranın elle tutulamaz oluşu belki de onun mahiyetini en iyi açıklayan yönü.
İnsanların anlayamadıkları şey paranın bir inanç meselesi olduğu; bize ödeme yapana inanç. Para metal parçası değildir. Güvenin, inancın yazılmış halidir. Gümüş, kil, kağıt ya da likit kristal ekran, neye yazılmış olduğu pek de önemli değil. Maldivler’in deniz kabuklarından, Pasifik’teki Yap Adası’nın büyük taş halkalarına her şey para olarak kullanılabilir. Ve görünen o ki bu elektronik çağda “hiçbir şey” de para yerine geçebiliyor.
Bu sayfaların devamında bu geleceği sağlayacak, yeni nesil alternatif ödeme şirketlerinin yani sistemin ”asi” oyuncularının hikayelerini stratejilerini bulacaksınız.